SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-İCARE

<< 1030 >>

باب: من استأجر أجيرا فترك أجره، فعمل فيه المستأجر فزاد، أو من عمل في مال غيره فاستفضل.

12. iŞÇİ TUTMAK VE iŞÇiNiN ÜCRETi ALMADAN GiTMESi   İşçi, ücretini almadan gittikten sonra işveren onu çalıştırıp arttırır ise ya da başkasının malı ile birlikte onun izni olmadan çalıştırır ise (hüküm ne olur?)

 

حدثنا أبو اليمان: أخبرنا شعيب، عن الزهري: حدثني سالم بن عبد الله: أن عبد الله بن عمر رضي الله عنهما قال:

 سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول: (انطلق ثلاثة رهط ممن كان قبلكم، حتى أووا المبيت إلى غار فدخلوه، فانحدرت صخرة من الجبل فسدت عليهم الغار، فقالوا: إنه لا ينجيكم من هذه الصخرة إلا أن تدعو الله بصالح أعمالكم، فقال رجل منهم: اللهم كان لي أبوان شيخان كبيران، وكنت لا أغبق قبلهما أهلا ولا مالا، فناء بي في طلب شيء يوما، فلم أرح عليهما حتى ناما، فحلبت لهما غبوقهما فوجدتهما نائمين، وكرهت أن أغبق قبلهما أهلا أو مالا، فلبثت والقدح على يدي أنتظر استيقاظهما حتى برق الفجر، فاستيقظا فشربا غبوقهما، اللهم إن كنت فعلت ذلك ابتغاء وجهك ففرج عنا ما نحن فيه من هذه الصخرة، فانفرجت شيئا لا يستطيعون الخروج، قال النبي صلى الله عليه وسلم: وقال الآخر: اللهم كانت لي بنت عم كانت أحب الناس إلي، فأدرتها عن نفسها فامتنعت مني، حتى ألمت بها سنة من السنين، فجاءتني فأعطيتها عشرين ومائة دينار على أن تخلي بيني وبين نفسها، ففعلت حتى إذا قدرت عليها قالت: لا أحل لك أن تفض الخاتم إلا بحقه، فتحرجت من الوقوع عليها، فانصرفت عنها وهي أحب الناس إلي وتركت الذهب الذي أعطيتها، اللهم إن كنت فعلت ابتغاء وجهك فافرج عنا ما نحن فيه، فانفرجت الصخرة غير أنهم لا يستطيعون الخروج منها، قال النبي صلى الله عليه وسلم: وقال الثالث: اللهم إني استأجرت أجراء فأعطيتهم أجرهم غير رجل واحد ترك الذي له وذهب، فثمرت أجره حتى كثرت منه الأموال، فجاءني بعد حين، فقال: يا عبد الله أد إلي أجري، فقلت له: كل ما ترى من أجرك، من الإبل والبقر والغنم والرقيق، فقال: يا عبد الله لا تستهزئ بي، فقلت: إني لا أستهزئ بك، فأخذه كله فاستاقه فلم يترك منه شيئا، اللهم فإن كنت فعلت ذلك ابتغاء وجهك فافرج عنا ما نحن فيه، فانفرجت الصخرة فخرجوا يمشون).

 

[-2272-] İbn Ömer r.a.'in naklettiğine göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Sizden önceki kavimlerden üç kişi yolculuğa çıkmış gidiyorlarken barınmak için bir mağaraya sığındılar. O anda dağdan bir kaya yuvarlanıp düştü ve mağaranın ağzını tıkadı. İçlerinden biri, "Bu kayadan, ancak yaptığınız en faziletli ameller ile Allah'a dua etmeniz halinde kurtulabilirsiniz" dedi.

 

Birincisi, 'Ey Allah'ım' Benim yaşlı annem - babam vardı. Onların akşam sütünü içirmeden önce ne aileme ne de mallarıma bakardım. Bir işle uğraşırken bir gece biraz geç kalmıştım. Süt'ü sağıp götürdüm fakat eve vardığımda annem - babam uyumuşlardı. Annem - babamdan önce ne aileme ne de mallarıma öncelik vermeyi hoş karşılamazdım. Süt bardağı elimde olduğu halde güneş doğana kadar onların uyanmasını bekledim. En sonunda uyandılar ve sütlerini içtiler.

 

"Allah'ım' Eğer bunu senin rızan için yaptıysam, içinde bulunduğumuz haldeki kayadan bize bir çıkış yolu ver" diye dua etti. Kapı biraz açıldı. Fakat çıkamadılar.

 

İkincisi, "Allah'ım! Benim, herkesten çok sevdiğim bir amca kızım vardı. Onu arzuladım fakat o benden kaçındı. Aradan yıllar geçmişti. Bir gün bana geldi, ben de ona, kendisini bana teslim etmesi şartıyla 120 dinar verdim. O da bu şartımı yerine getirdi. Tam üzerine çıktığım sırada bana,  "Hak yol oları (nikah bağı) bulunmadan kızlığımı bozarsan sana hakkımı helal etmem" dedi. Ben de bırakıp gittim. Oysa insanlar içinde en sevdiğim kişi o kızdı. Verdiğim altınları da ona bağışladım.

 

"Allah'ım! Eğer bunu senin rızan için yaptıysam, içinde bulunduğumuz haldeki kayadan bize bir çıkış yolu ver" diye dua etti. Kapı biraz daha açıldı. Fakat çıkamadılar.

 

Üçüncüsü, "AI/ah'ım' Ben bir grup işçi tutup ücretlerini vermiştim. Fakat bir işçi, ücretini almadan çekip gitti. Ben de onun ücretini kendi malımdan ayrı tutup çalıştırdım, bu ücretten elde edilen karlar çok mala dönüştü, adamın çok malı oldu. Bir süre sonra çıktı geldi ve bana

"Ey Allah'ın kulu! bana ücretimi ver dedi. Ben de şu gördüğün develer, sığırlar, koyunlar ve köleler hepsi senindir, deyince adam bana: "Benimle alay etme" dedi. Ben de, "Hayır, alay etmiyorum" dedim. Bunun üzerine adam malların hepsini alıp hiçbir şey bırakmadan sürüp gitti.

 

"Allah'ım! Eğer bunu senin rızan için yaptıysam, içinde bulunduğumuz haldeki kayadan bize bir çıkış yolu ver" diye dua etti. Bunun üzerine kaya parçalandı ve yürüyerek çıkıp gittiler."

 

 

باب: من آجر نفسه ليحمل على ظهره، ثم تصدق به، وأجرة الحمال.

13. SIRTINDA ODUN TAŞIMAK iÇiN ÇALIŞAN SONRA BUNU SADAKA OLARAK VEREN KiMSE VE HAMMALIN KAZANACAĞI SEVAP

 

حدثنا سعيد بن يحيى بن سعيد: حدثنا أبي: حدثنا الأعمش، عن شقيق، عن أبي مسعود الأنصاري رضي الله عنه قال:

 كان رسول الله صلى الله عليه وسلم إذا أمر بالصدقة، انطلق أحدنا إلى السوق فيحامل فيصيب المد، وإن لبعضهم لمائة ألف. قال: ما تراه يعني إلا نفسه.

 

[-2273-] Şakik'ın naklettiğine göre Ebu Mes'ud el-Ensari şöyle demiştir: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bize, sadaka vermemizi emrettiği zaman bizden biri pazara gider ve hammallık yapar ve karşılığında bir müdd (buğday) kazanırdı. Böyle yapanlardan bazılarının bugün yüz binlerle ifade edilebilecek servetleri vardır.

 

Ebu Vail (Şakık), "Bu son sözü, Ebu Mes'ud'un kendisi için kullandığını düşünüyorum" demiştir.

 

 

AÇIKLAMA:     Şakik, Ebu Vail'dir. "Hammallık yapar" şeklinde tercüme ettiğimiz, "muhamele" kelimesi, bir kişinin taşıması, diğer kişinin de (taşıtan) buna 'karşılık ücret vermesi anlamında kullanılmıştır. Nitekim müsakat ve müzara'a akdinde de durum böyledir.

 

İbn Mace'nin, Zaide yoluyla naklettiğine göre el-A'meş şöyle demiştir: "Bu son sözü kendisi için kullandığını düşünüyorum" sözünü söyleyen, hadisin ravısi Ebu Vail'dir. Bu hadisle ilgili açıklama "Zekat" bölümünde yapılmıştı. (1416 nolu hadiste)

 

 

باب: أجر السمسرة.

14. KOMİSYONCULUK (SİMSARLIK) ÜCRETİ

 

ولم ير ابن سيرين وعطاء وإبراهيم والحسن بأجر السمسار بأسا.---وقال ابن عباس: لا بأس أن يقول: بع هذا الثوب، فما زاد على كذا وكذا فهو لك.---وقال ابن سيرين: إذا قال: بعه بكذا، فما كان من ربح فهو لك، أو بيني وبينك، فلا بأس به.

وقال النبي صلى الله عليه وسلم: (المسلمون عند شروطهم).

İbn Sirin, Ata', İbrahim ve Hasan el-Basri komisyonculuk ücretinde bir sakınca görmemiştir.  İbn Abbas r.a. şöyle demiştir: "Şu elbiseyi sat, şu kadar fiyatın üstü senindir" demekte bir sakınca yoktur."   İbn Sirin, eğer kişi, "Şu kadara sat, (bunun üzerinde bir fiyata satar da) bir kar elde edersen senin olsun ya da paylaşırız" denilmesinde de bir sakınca yoktur.  Resulullah s.a.v., "Müslümanlar (kabul ettikleri) şarta riayet ederler" buyurmuştur.

 

حدثنا مسدد: حدثنا عبد الواحد: حدثنا معمر، عن ابن طاوس، عن أبيه، عن ابن عباس رضي الله عنهما: نهى رسول الله صلى الله عليه وسلم أن يتلقى الركبان، ولا يبيع حاضر لباد.قلت: يا ابن عباس، ما قوله: (لا يبيع حاضر لباد). قال: يكون له سمسارا.

 

[-2274-] İbn Abbas r.a. şöyle demiştir: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, satıcıların, henüz pazara gelmeden karşılanıp mallarının alınmasını yasakladı. Şehirli, köylü adına onun malını satamaz."

 

Ravi Tavus dedi ki: "Şehirli, köylü adına onun malını satamaz" ne demektir?

İbn Abbas r.a. "Onun için komisyoncu (simsar) olamaz" diye cevap verdi.

 

 

AÇIKLAMA:     Buhari, yukarıda geçen İbn Abbas r.a.'ın rivayet ettiği hadis "alım-satım" bölümünde yer vermiştir. Şehirlinin köylü adına satımda bulunmasının yasak olması, "onun için simsarlık (komisyonculuk) yapması" anlamındadır. Buradan anlaşıldığına göre, şehirlinin, şehirli adına komisyonculuk yapması caizdir. Fakat alimlerin çoğunluğu, bu durumda da ücretin belirli olmasını şart koşmuştur.

 

Ebu Hanife'ye göre, bir kimse diğerine, on dirhem ücret karşılığında bir bez alması için bin dirhem verse bu fasit bir işlem olur. Eğer satın alırsa, satın alan kişi, emsal ücrete hak kazanır. Belirlenen ücreti alması caiz olmaz.

 

Ebu Sevr'e göre, her bin için belirli bir şey vermek üzere akit yapsalar, bu caiz olmaz. Çünkü (sonuçta ne alacağı) belirli değildir. Eğer işi yaparsa emsal ücret alır. Caiz görmeyenlerin delili, bu işlemin, süresi belirli olmayan bir iş akdi olmasıdır. Caiz görenlerin bakış açısı ise şöyledir: Ücreti tayin edince, bu, tıpkı cuale akdi gibi değerlendirilir. Allah (c.c) en iyisini bilir.

 

* * *

Cuale: Yapılacak bir iş karşılığında ücret telakki edilen bir mükafat vaad etme, bu vaad edilen, ücret ve mükafat karşılığında kullanılan bir terim.

 

 

باب: هل يؤاجر الرجل نفسه من مشرك في أرض الحرب.

15. KİŞİ, DARÜ'L-HARB’TE BİR MÜŞRİĞE ÜCRETLE ÇALIŞABİLİR Mİ ?

 

حدثنا عمر بن حفص: حدثنا أبي: حدثنا الأعمش، عن مسلم، عن مسروق: حدثنا خباب قال: كنت رجلا قينا، فعملت للعاص بن وائل، فاجتمع لي عنده، فأتيته أتقاضاه، فقال: لا والله لا أقضيك حتى تكفر بمحمد. فقلت: أما والله حتى تموت ثم تبعث فلا. قال: وإني لميت ثم مبعوث؟ قلت: نعم، قال: فإنه سيكون لي ثم مال وولد، فأقضيك. فأنزل الله تعالى: {أفرأيت الذي كفر بآياتنا وقال لأوتين مالا وولدا}.

 

[-2275-] Habbab r.a. şöyle anlatır: Ben demirci idim. As İbn Vail'e bir iş yapmıştım. Alacaklarım onda epey birikti. Tahsil etmek için ona gittim. Bana, "Hayır, vallahi, Muhammed'i inkar etmedikçe sana ödeme yapmam" dedi. Ben de, "Sen ölüp sonra tekrar diriltilinceye kadar onu inkar etmem" dedim. O, "Ben öldükten sonra diriltilecek miyim?" dedi.

 

Ben de, "evet" dedim. O, "Benim orada birçok mal ve çocuğum olacak. Orada öderim" dedi. Bunun üzerine Yüce Allah (C.C.), "Resulüm! Ayetlerimizi inkar eden ve "Muhakkak surette bana mal ve evlat verilecek" diyen adamı gördün mü?" [Meryem, 77] ayetini indirdi.

 

 

AÇIKLAMA:     Buhari, bu konuda, Habbab'ın rivayet ettiği hadise yer vermiştir ki bu sırada Habbab Müslüman, As İbn Vail ise müşriktir. Olay Mekke'de geçmektedir, o zaman Mekke daru'l-harp idi. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Habbab'ın onun için iş yaptığını bildiği halde buna karşı çıkmamıştı.

 

Buhari, böyle bir işlemin, ancak zaruret olması halinde caiz olabileceği ihtimali bulunduğu için kesin bir hüküm belirtmemiştir. Belki de, bu uygulama, müşriklerle savaşa izin verilmeden ve Müslümanların, kendilerini müşrikler karşısında küçük düşürmemesi yönünde emir verilmeden önce idi.

 

Mühelleb şöyle der: Alimler, bir Müslümanın, bir müşrik için iş yapmasını, şu iki şartı taşıyan bir zaruret olmadıkça mekruh görmüşlerdir: Birincisi, yapılan iş, Müslüman için yapılması caiz olmalıdır. İkincisi, Müslümanlara zararı bulunan bir konuda ona yardımcı olunan bir iş olmamalıdır.

 

İbnü'l-Müneyyir şöyle der: Zenaatkarların, kendi işyerlerinde, zımmilere iş yapmaları caizdir, bu, onları küçük düşürme sayılmaz. Fakat onların evinde, onlara tabi olarak iş görmek böyle değildir. Allah (c.c) en iyisini bilir.

 

Habbab'ın rivayet ettiği hadis "Alım-satım" bölümünde de geçmişti. Geri kalan açıklamalar Meryem suresinin tefsiri sırasında yapılacaktır. (4732. hadis)